17 Kasım 2015 Salı

boztepe'den gölbaşı'na

  1. yıl 98, uludere ve cizre'yi teftiş etmiş, ara vermeden 3. programım olan kırşehir'in boztepe ilçesine geçiş yapacağım. ankara'dan 93 şahin'imle yola çıktım. akşam 5'te kasa kapanmadan şubede olmam gerekiyor. kırıkkale üzerinden gidiyorum, baktım geç kalacağım şubeye, şubeyi aradım müdür beye kendimi tanıttım, ben geliyorum dedim, kimse ayrılmasın. halbuki kesinlikle önceden haber verilmezdi. yeni durumlarda yeni kurallar gerekiyor. 
  2. boztepe 2bin küsür nüfüslü küçük bir ilçe ve kırşehir'e yaklaşık 20  km uzaklıkta. kaldığım yer ise boztepe'de milli parkın olduğu yerdeki konaklama tesisi. benden başka kimse yok, kasım falan olmalı sanırım, orası da ilçe merkezine 10 km uzaklıktaydı anımsadığım kadarıyla. 
  3. bir gün kırşehir müdürü aradı, hoşgeldiniz falan dedi, buraya da bekleriz, misafir etmek isteriz falan. bir akşam müdür beyle gittik. kırşehir müdür'ümüz çok babacan, 60 yaşarında, alaylı dediğimiz alt kademeden itibaren yetişip her kademe de çalışan biri. sohbeti çok tatlı, beyefendi, ne mutlu oldum tanıdığıma, o akşam yemeğe çıktık kervansaray diye bir yere gittik, yemek yedik, güzel rakı içtik, neşet ertaş türküleri eşliğinde şark köşesinde. neyse ayrıldık döndük boztepeye.
  4. işler bitmek üzere iken bir kere daha ziyaret ettim, güzel zaman geçirdik, neyse ayrıldım boztepe'den hoşcakal dedik. ankara'ya geldim, ilk şubem gölbaşı, evim yenimahalle'de. her gün 20 km gidip geliyorum şahinimle. yaşkalış 1 ay kadar zaman geçti yada geçmedi. bir haber geldi o güzelim beyefendi insan kervansaray'da içip eğlendikten sonra, dönüş yaparken otobüsün altında kalıyor ve ölüyor. ne kadar üzüldüm bilemezsiniz. Allah rahmet eylesin tekrardan.
  5. gölbaşı şubesinde bir kadrolu hizmetlimiz var, yaşar bey, her gün salaş ütüsüz ceket pantolonla geliyor, özensiz, uyardım, hatta belki fırça attım, tamam efendim dedi, özür diledi, ama düzelme yok, sonra müdür bey dediki; efendim bu yaşar bey eşinden ayrıldı, eşi boşanmadı da, eve de almıyor, o da otelde kalıyor, maaş kartı falan hepsine eşi el koymuş, bakıyorum her gün ağzı kokuyor, içki içiyor sürekli. öğrendim ki daha önce 3 kere amatem yani tedavi merkezine yatmış, ama içkiyi bırakamamış. neyse söylemesi ayıp, çağırdım bir gün perşembe yada cumaydı sanırım, bak yaşar bey dedim, bu böyle gitmez, kendine çeki düzen vermelisisn, tedavi olmalısın, dedim. paran var mı dedim, yok dedi, ben bak şimdi amatemi arıyor yerini ayarlıyorum, sorun olursa bana haber ver, al sana 30lira para.bir süre yeter, masrafın olursa haber ver bana dedim, bu arada biraz da müdür bey verdi, sağlık kağıdını düzenledik gitti yaşar bey.ptesi işe geldim, müdür bey geldi, dedi ki, müfettiş bey yaşar bey sizlere ömür, nasıl olmuş, gece içki içmiş, içkisi bitince ispirto içmiş, alkol komasından ölmüş,Allah rahmet eylesin.eylesin...
  6. 93 şahinim vardı dedim de, gölbaşı şubesinde çalışırken bir gün şubenin şoförüne arabanın anahtarını verdim, arabayı yıkat, 4 gibi çıkacağım dedim. şoför 1 saat sonra kadar geldi anahtarı verdi, öğle yemeğine gittik, şubeye girerken arabaya bir göz atayım dedim, ne göreyim benim araba hala kirli, çağırdım şoförü, hani sen arabayı yıkatmış, araba kirli, aynen duruyor,dedim. yıkattım müfettiş bey bakalım beraber dedi, gittik aha bak yıkattım dedi, gösterdiği araba yan taraftaki iş yerine bir şahin gelmiş, aynen beyaz, zaten şahinler genelde beyaz olurdu, gitmiş onu yıkatmış, nasıl açtın arabayı dedim, senin anahtarınla açtım dedi, sen git benim araba diye yan taraftaki iş yerinin arabasını aç, kimse görmesin, bir şey de demesin, al git yıka, benden parasını al, gittik baktık aynen benim anahtarla diğer şahinin kapısı açılıyor, kontak çalışıyor.iyi ki varsın şahin.
  7. bu şahinle ilgili bir anım daha var aslında korkuteli'ndeydim. oradan arada marmaris'e kaçıyordum. 3 saat kadar falan bir yol var o zamanlar daha göcek tüneli de yapılmamıştı.neyse personelin birinden arabasını aldım, tüplü şahin verdiler, 93'tü sanırım o şahinde. korkuteli'den çıktım yola, selam verdim sağa sola, gidiyorum, direksiyonda hafif bir boşluk var, araba sağa çekiyor, manevrayı fazla yapıyorum ters tarafa, balansla ilgili diye falan da düşünmedim, sadece sürücüydüm ben o zamanlar. torosları geçtim, fethiye, göcek,dalaman derken mermerise doğru 30 km falan var, ama her geçen kilometrede daha fazla boşluğu doldurmak için manevra yapıyorum, neyse marmaris'i bilenler bilir, direk dağdan aşağı iner otogarın olduğu yerden şehre girersiniz. otogarı geçtim tam şehre girdim, direksiyon yerinden çıktı, sağa manevra sola manevra yapamıyorum, direksiyon elimde, hemen durdurdum arabayı, arkadaşları çağırdım, geldiler, herkes hayretler içinde. tamirci çağırdık, geldi baktı, abi dedi, binde bir olacak bişi ancak ya tofaşlarda yada renolarda olur dedi, ucuz kurtulmuşsun geçmiş olsun.o kadar yol geldik, dağları aştık, esasen de geçmiş olsundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder