5 Ocak 2016 Salı

kavak'ta iken...

yıl 96'di sanırım.samsun kavak'dayız. o zamanlar sürekli ekonomi dergileri alıyor, günceli takip ediyor, arada da borsa oynuyoruz. intermedya ekonomi diye bir dergi vardı. daha sonra borsaya açıldı battı. güzel bir dergiydi. haftalık takip ediyorum. bir aralar bu dergi klasik müzik kasetlerini eşantiyon olarak verdi yanında. ben de o sıralar metal, özgün müzik yanında klasik müzik de dinliyorum. öğle arası oldu yemek yedim şubede. derginin verdiği ravel'in bolero'sunu hizmetliye müdür odasında bulunan teybe koymasını sesini açmasını söyledim. neyse hizmetli gitti kaseti yerleştirdi, açtı sesini, ben huşu içinde dinliyorum, gözlerimi kapatmış kendimi koy vermişim, kasedin ön yüzü bitti, çevirdi, o taraf da bitti. tamam getir dedim, getirdi, müfettiş bey dedi, ben 1 saattir dinliyorum bu ne biçim müzik. hiç bişi söylemedi, dıddıdıd dedi. güldüm, boş ver dedim, bu sözsüz müzik...

kavak'da teftişdeyken  bir arkadaşımla beraber ladik şubesinin lojmanın da kalıyoruz. günü birlik gidiş geliş yapıyoruz. ladik şubesinin bembeyaz saçlı ve bembeyaz pos bıyıklı babacan müdürü var. o kadar cana yakın ki. kolay alışmam insanlara ama çabucak alıştık. bir akşam bizi ladik gölü kenarında bir restorana götürdü, iyi de içiyordu, size turna balığı yaptıracağım müfettiş bey dedi, çok güzel yapıyorlar, manzara enfes dedi. gittik göle nazır bir restorana, bir turna balığı yapıyorlardı hakikaten enfesti, halen tadı damağımdadır...

o zamanlar görev merkezi kavramı var, ben eşimin tayinini ankara'ya almışım, devrenin büyük kısmı ankara ve istanbul'a dağıtıldı, çok azı izmir'e. beni de istanbul grubuna dahil ettiler. kimde kalcam ne yapcam diye düşünüyorum. kavak şubesinde üstada söyledim, ben bunlara bir şey diyemem dedi, başka yönden ilerle, torpil yap dedi, ben de başkan yardımcısı termeli, onu aradım, belki bir faydası olur diye, halbuki adam bana gıcık. üstadım dedim ben ünyeliyim, şu zaman işe başladım, görev merkezim istanbul yapıldı, ama ben ankara'dayım öğrenciliğimden beri, eşimin tayinini de aldırdım dedim, bana bak dedi, biz size öyle uygun gördük, gidecek oraya yerleşecek, size misafirhaneden de yararlanmayacaksınız, tamam mı' dedi, tamam üstadım dedim. askeri bir düzen var bankada. ses çıkarmak mümkün değil, sonra ne yapayım dedim, o sıralar yk üyesi var tanıdığımız, merhaba efendim dedim, ben kavak samsundayım, görev merkezim istanbul yapıldı, ben ankaraya yerleşmek istyorum dedim, aa dedi, ben 78 de kavak şubesindeydim, nasıl falan dedi, ben de olabildiğince kavak'ı anlattım, fazla değişen bir şey yoktu ne yazık ki.tamam dedi, ben hallederim merak etme dedi, bu sırada yaz geçti, artvine, düzceye falan gittim üstadla beraber, kış programları geldi, ben üsküdar istanbul şubesine bir üstadın yanına verildim, üstadın başkanlıkla arası çok iyi. yardımcı olur musunuz dedim, ben karışamam dedi, yani her kes yan çiziyor, tamam o zaman üstadım, buradan telefon görüşmesi yapabilir miyim dedim. yap dedi sakıncası yok. o zamanlar cep telefonu yok, ya ankesörlü telefondan yada şube telefonundan konuşuyor, dönüşte ücretini ödüyoruz. yk üyesini aradım, bugün gibi aklımda, efendim dedim bugün 7 ocak ve ben istanbul üsküdar şubesindeyim, öyle mi  dedi, evet efendim dedim, tamam sen kapat telefonu bekle dedi. 1 saat sonra bana faks geldi, görev merkeziniz 11 ocaktan itibaren ankaradır, şu başmüfettişin yanına verildiniz diye. yıllar sonra o başkan yardımcısı arkadaşlardan birine şöyle demiş, bu bankada bir şu canımı yaktı diye. yk üyesi iyi fırça atmış anlaşılan.ben den sonra 2 arkadaş daha ankara grubuna dahil oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder